Pazar, Kasım 13, 2011

Back to the real life!

Gecikme için özür dilerim ama sanırım hala Londra'nın etkisinden kurtulamadım. Buraya alışmaya çalışıyorum çünkü 5 günlük bir tatil bile olsa Londra o kadar güzeldi ki, kalbim orada kaldı. "Gri hava sevmem", "İngilizler soğuk insanlar",  "Kesin sıkıcıdır orası" diye bir sürü ön yargıyla gittiğim yerden resmen dönmek istemedim. Ve 5 gün tabi ki yetmedi, 6 aylık vizemi tepe tepe kullanmayı planlıyorum önümüzdeki aylarda. 

Ve tabi ki en beğendiğim yer Notting Hill'in arka sokakları oldu. Bir sürü küçük butik, cafe, inanılmaz güzel evler, inanılmaz cool insanlar. Cumartesileri kurulan, Notting Hill filminde Hugh Grant'in mevsimler boyunca dolaştığı o meşhur Portebello Market ise çok turistik olmuştu...Olsun ben yine de taktım kulağıma "Ain't no sunshine"ı, kendimi filmde hayal ettim, o bile yetti.







Fazla bir alışveriş yapmadım, malum pound uçmuş gitmiş, bir de çok değişik bir şey yoktu açıkçası. Amerika'dan sonra yurt dışında alışveriş yapmak çok mantıksız geliyor ama gözüme kestirdiğim bir kaç küçük parçayı da almadan edemedim. Özellikle bu aralar kuru kafalı eşyalara taktım, neyse ki Londra bu açıdan beni oldukça tatmin etti.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder